Kurban, teşrik günleri ve kurban bayramında Allah Teâlâ’ya yaklaşmak için kesilen deve, inek ve koyuna denir.
Udhiyye, sözlükte kurban olarak kesilen veya kurban bayramı günlerinde kesilen hayvanın adıdır. Şer”an hususi bir hayvanı, hususi bir vakitte Allah’a yakınlaşmak niyetiyle boğazlamaktır.
(ed-Durru’l-Muhtâr, V, 219; Tebyînu’l Hakâik, VI, 2; Tekmiletu Fethi’l-Kadîr, VH1 66)
Veya: Kurban bayramı günlerinde yüce Allah’a yakınlaşmak maksadıyla kesilen hayvanların adıdır.
(Şerhu’r-Risâle, I, 366; Muğni’l-Muhtâc, IV, 282; Ibni Kasım üzerine Bâcûrî Haşiyesi, II, 304;Keşşâfu’l -Kınâ’, TL, 615)
Meşruluğu :
Allah Teâlâ, kurbanı şu ayetler ile meşru kılmıştır:
«Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes.» (Kevser: 2)
«İşte kurbanlık deve ve sığırları, Allah’ın size olan nişanelerinden kıldık.» (Hacc: 36)
Nebî aleyhisselam’ın kurban kestiği sabit olmuş, müslümanlar da kurban kesmişler ve bu hususta icma etmişlerdir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban kıyamet günü boynuzları kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeble kestiğiniz kurbanlar dan dolayı sıkıntı değil gönlünüz hoş olsun.”
(İbn Mâce, Edaha: 3; Hâkim,ve Tirmizî rivayet etmiş olub Tirmizî: ‘Bu hasen-garîb bir hadistir.” demiştir.
Bir rivayette de: “Allah kan akıtmaktan daha sevgili bir amel yoktur ve o kıyamet günü gelecektir.” şeklindedir.
(Neylu’l-Evtâr,V, 108)
Enes b. Mâlik (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) boynuzlu alaca renkli iki koçu kendi eliyle keserek kurban etti. Besmele çekti, tekbir aldı ve keserken ayağını koçların sağ yanı üzerine koydu.”
(Buhârî, Edâhî: 7; Muslim, Edâhî: 3; İmam Ahmed)
Fazileti :
Tirmizî’nin Âişe (r.anha)’dan rivayetine göre. Nebi aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
Adem oğlunun, kurban günü amellerinden Allah’a en sevimli geleni, kan akıtması (kurban kesme)dir. Çünkü o, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelir. Kan, yere akmadan önce Allah katında mekanını alır. Kurban kesenler onun kokusu sebebiyle nefis kokarlar.
(Hâkim, ibni Mace ve Tirmizî rivayet etmiş olub, Tirmizî: ‘Bu hasen-garîb bir hadistir.” demiştir. Bir rivayette de: “Allah’a kan akıtmaktan daha sevgili bir amel yoktur ve o kıyamet günü gelecektir.” şeklindedir. Neylu’l-Evtâr V, 108)
Hükmü :
Ebu Hanife ve talebeleri şehirlerde ikamet eden şehir halkı üzerine her sene bir defa kurban kesmek vacibtir, demişlerdir. Tahâvî ve başkaları Ebu Hanife’nin görüşüne göre vacib, Ebu Yusuf ile Muhammed’in görüşlerine göre sünnet-i muekkede olduğunu zikretmişlerdir.
(Tekmiletu Fethi’l-Kadîr, VHI, 67; el-Lubâb, III, 232; Tebyînu’l-Hakâik, VI, 2; el-Bedâyi’, V 62)
Delil olarak şu hadis-i şerifi almışlardır. Ebu Hurayra (r.anh)’tan rivayetle;
“Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse, bizim namazgahımıza yaklaşmasın.”
(İbn Mâce, Edâhı, 2; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 321; Neylu’l-Evtâr, V, 108)
Hanefilerin dışında kalanlara göre vâcib değil, muekked bir sünnettir.
(Bidâyetu’l-Muctehid, 1, 415; el Kavânîniu’l-Fıkhıyye, 186; eş-Şerhu’l-Kebîr, II, 118; Muğni’l Muhtâc, IV, 282 vd.; et-Muhezzeb, L 237; et-Muğrû, Vm, 617; Şerhu’r-Risâle, L 366) Gücü yeten kimsenin onu terketmesi mekruhtur.
Buhari ve Muslim’in kaydettiği Enes hadisi gereğince, gücü yettiği halde onu terkeden hoş görülmez:
Nebi aleyhisselam boynuzlu iki alaca koyunu kurban etti. Onları kendi eliyle, besmele ve tekbir getirerek kesti.
Muslim’in Ummu Seleme (r.anha)’dan rivayetine göre Nebi aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
Zilhicce hilâlini gördüğünüz zaman, biriniz kurban kesmek isterse, onun tüylerine ve tırnaklarına misk sürsün.
«Kurban kesmek isterse» sözü, bunun vacib olmayıb sünnet olduğuna delildir.
Ebû Bekr ve Ömer radiyallahu anhumâ‘dan rivayete göre, onlar, bunun vacib sanılmasından korkarak, ehil oldukları halde kurban kesmezlerdi. (Beyhakî ve başkaları hasen bir senet ile rivayet etmişlerdir)
Bir diğer delil İbni Abbas’ın rivayet ettiği şu hadistir: “Rasulullah (s.a.v.)‘ın şöyle buyurduğunu duydum:
“Üç şey vardır ki bana farzdır, sizin için nafiledir: Vitir, kurban kesmek ve kuşluk namazı.”
(Ahmed Musned’inde. Hâkim Mustedrak’de ve Dârakutnî rivayet etmiştir. Hâkim, hakkında bir şey söylememiştir. Ancak senedinde Neseî ve Dârakutnî’nin zayıf olduğunu belirttiği bir ravi vardır. Nasbu’r-Râye, IV, 206)
Tirmizî de şunu rivayet etmektedir:
“Ben kurban kesmekle emrolundum; bu sizin için bir sünnettir.”
Kurban kesmenin her ev için bir sunnet-i kifâye olduğuna dair Şafıîlerin delili ise Mihnef b. Suleym’in rivayet ettiği şu hadistir:
“Peygamber (a.s.) ile birlikte duruyorduk. Onun şöyle dediğini işittim:
“Ey insanlar! Her aile halfana her sene bir kurban düşer.,.”
(Ahmed, Ibni Mace ve Tirmizî rivayet etmiş olub Tirmizî bu, hasen-garib bir hadistir, demiştir. Neylu’l-Evtâr, 138)
Peygamber (s.a.v.) semiz, boynuzlu ve siyah-beyaz renkli iki adet koçu, birisini ummeti adına, diğerini de kendisi ve aile halkı adına kesmiştir.
(İbni Mace, Aişe ve Ebu Hurayra’dan rivayet etmiştir. Nasbu’r-Râye, IV, 215)
Cebele b. Suleym’den (r.anh) rivayet edildiğine göre, bir kimse İbn-i Ömer (r.anhuma)’ya kurban kesmenin vâcib olub olmadığını sormuştur. İbn-i Ömer (r.anhuma) bu suale şu cevabı verir:
“Rasûl-u Ekram (s.a.v.) ve bütün müslümanlar kurban kesmişlerdir”.
Aynı kimse suali tekrar edince: “Anlamadın mı? Rasûl-u Ekram (s.a.v.) ve bütün müslümanlar kurban kestiler” buyurur.
(Sunen- i Tirmizi – İst: 1401, Çağrı Yay. C: 4, Sh: 92, Hadis No: 1506 K. Edahi: 11)